DataCenter’ın Kralı Kimdir?
Akademi’de verdiğim, Sunucu ve Veri Depolama Eğitimleri bu soru ile başlar 🙂
Cevaplar genelde şöyle gelir katılımcılardan,
Hocam kesinlikle Network, o olmazsa olmaz,
Hayır, Storage olmazsa datayı nereye koyacağız,
Elektrik cevabı gelir,
hatta “Yılmaz Abi” cevabını bile aldım 🙂 Yılmaz Abiyi bilen bilir 🙂
Şöyle yapalım, öncelikle sıfırdan bir datacenter tasarlarken hangi envanterleri konumlandırırız buna bir bakalım,
Datacenter’ımıza dışarıdan erişim veya içerden dışarıya erişim için internet sağlayıcılar ile anlaşarak bir internet hattı konumlandırırız.
Firewall, Switch, Load Balancer bütün network cihazlarımızı konumlandırırız , en az 2 tane olsun deriz, yedekli olsun performans sorunu yaşamayalım diye.
Sunucularımızı, Storagelarımızı, SAN Switchlerimizi yerleştiririz en az 2’şer tane tabi
Fiziksel altyapımız hazır olduktan sonra işletim sistemlerini kurarız, üzerlerine Database, çalıştıracağımız uygulamaya göre gerekli olan diğer bileşenleri kurarız
ve sonunda uygulamamızı kurarız,
Konumlandırdığımız tüm komponentler neye hizmet ediyor diye sorduğumuzda ? Cevap ortada aslında uygulama, Datacenter’da bulunan Sunucu’da, Storage’da, Firewall’da aslında tek görevi uygulamalarımızın sağlıklı çalışması için görev yapıyorlar. Kral Uygulama
Şimdi gelelim asıl meseleye,
Akıllı telefonumuzun uygulama marketine girdiğimizde de doğruluğunu göreceğimiz gibi,
Bir uygulama,
2010 yılında yılda 4 yeni sürüm
2015 yılında 36 yeni sürüm
2020 yılında yılda 120 yeni sürüm
yani artık neredeyse haftada 3 yeni sürümü çıkıyor bir uygulamanın
Her yeni sürüm yeni bir ihtiyaç demek, muhtemelen sıklıkla iş birimlerinden şöyle mesajlar alıyorsunuzdur “uygulamamızı güncelleyeceğiz yanlız yeni versionda minimum CPU, Memory, Disk şu olmalı bu nedenle mevcut sunucu kaynaklarını arttırmamız gerekiyor” hemde en acilinden 🙂
Uzun Zaman Artık Daha Maliyetli , artık hız tüm endüstrilerde çok önemli, başarı bir fikri nekadar sürede tasarlayıp, test edip ve kullanıma aldığınız ile ölçülüyor.
Özetle kral çeviklik ve hız istiyorken klasik mimari altyapılarda dönüşüm ihtiyacı kaçınılmaz oldu.
Bunun en güzel örneğini aslında son dönemde yaşadığımız “Evden Çalışma” ihtiyacının ortaya çıkması ile çok iyi anladık. Altyapısı hazır olan firmalar hızlıca gerekli uygulamaları devreye alarak çalışanlarını evlerine yönlendirdi, altyapısı hazır olan mağazalar müşterilerini mobil alışverişe yönlendirdi.. Hazır olmayanlar ise şu anda altyapı yatırımları yapmaya çalışıyorlar. Yani yine çeviklik ön plana çıktı.
Altyapıdaki Dönüşüm ,
Herşeyin fiziksel olduğu, kurulumları için günlerce zaman harcadığımız bir kapasite arttırma ihtiyacı olduğunda silolar halinde büyüyebilen geleneksel mimarilerden, storage katmanının sanallaştırılması ile birlikte haytımıza giren, kurulum sürelerini günler mertebesinden saatlere indiren farklı üreticilerin ürünleri ile artık her iş yükünde kendini kanıtlamış Hyper-Converged mimarilere çok ciddi bir dönüşüm gerçekleşti.
Bu sırada bir saha tecrübemi paylaşmak istiyorum,
Aynı müşterimin hem Nutanix hyper-converged hemde klasik mimari altyapısı bulunuyor, Yılın belirli dönemlerinde firmware/OS güncellemeleri yapıyoruz, klasik mimaride bu çalışma haftalar sürerken Hyper-Converged mimaride sadece 1 tıkla yapıyoruz bu sırada tüm sanal sunucu migration operasyonlarını arka planda kendisi yapıp bitiriyor 🙂 yani dönüşüm sadece kral için değil kralın hizmetkarı bizim içinde kaçınılmaz
Storage katmanı software defined hale getirilerek Hyper-Converged mimariler ortaya çıkmıştı, Hyper Converged mimariler ile artık kaynak ihtiyacımız oluştuğunda silolar halinde büyümek yerine ortama bir node daha ekleyerek kaynak havuzumuzu arttırabiliyoruz. Kralın isteklerine daha hızlı cevap verebiliyoruz.
Ama kral daha da esneklik ve çeviklik istiyor,
Üreticiler storage katmanından sonra sunucu katmanınıda software defined yani yazılımın dilinden anlayan hale getirdililer
HPE’nin adına Composable , DellEMC’nin Kinetic Sistemler dediği HPE Synergy ve DellEMC MX7000 sistemleri ile artık serverlarımız da yazılımın dilinden anlıyor. Artık API ‘lar ile sunucularımızı yönetebiliyoruz.
Bu sistemlerin detaylı incelemelerini daha sonraki dönemlerde paylaşacağım.
Kral’a bu esneklik ve çeviklik yetmedi 🙂
Kabaca, artık kendi kendini yöneten, işletim sistemi, platform bağımlılığını ortadan kaldıran Container Mimariler ortaya çıktı, Üst tarafa konumlandırdığımız orchestrator ürünü ile artık kaynak ihtiyacı anında uygulamalarımız kendisi yeni bir container üzerinde genişleyerek ihtiyaç bittiğinde ortadan kalkabiliyor.
Kraldan yola çıkarak altyapımızdaki dönüşümden kısaca bahsetmiş olduk, umarım faydalı olmuştur.
Emegine saglık abi yine cok güzel bir yazı olmuş 🙂 Yılmaz Abi cevabını veren birisi olarak 🙂 basarılarının devamını dilerim.
😀 eyvallah kardesim.
Yılmaz abiyi merak ettim şimdi.
🙂 bir datacenterin gercek krali diyelim hocam
Teşekkür ederim.
[…] hafta DataCenter’ın Kralı Kimdir? sorusu ile altyapımızdaki dönüşümden bahsetmiş, Geleneksel Altyapı mimarilerinin […]
[…] DataCenter’ın kralının artan IO ihtiyacını düşünürsek, Önümüzdeki dönemlerde Optane Memory’leri çok daha fazla göreceğiz, […]